16 Aralık 2009 Çarşamba

HER BİRİ BAŞKA BİR GECEYARISI DÖKÜLENLER...

HER BİRİ BAŞKA BİR GECEYARISI DÖKÜLENLER...



İlk gece... Bir çadırın tenhasında. Açıklığında bir göğün ve bir denizin kıyısında...


Sırtımı yere verip gökyüzünü seyredalarken ben
Bir aydınlık görmeyi arzuladım pır pır eden uzak yıldızlarda
Pür dikkat kesilmişim
Dudağımda ezgilenen bir türküyle eşlik ederek geceye.
Öylesine güzel dizilmiş öylesine etkileyici ki
Işık tarlalarınndaki ateş böcekleri gibi
Karanlığı yırtan o küçük
Nokta nokta
Sıralı ve sonsuz çokluktaki yıldızlar.

Sözcükler anlamını yitirmekte yine
Kaygılar anlamsız
Ölüm ise bir beyhude korkuluktur şimdi gecede.

Ağaçları okşayan esintileriyle rüzgar
Kimi zaman şefkatli kimi zaman çığılığa dönen sesiyle
Duraksız bir ezgidir kulaklarımda.

Sivrisinekler vızıl vızıl
Aç ve heyecanlı
Paylaşmaktayım
Damarlarımda akan kızıl kanı onlarla
Severek derin hislerle her ayrıntısındaki her zerreyi yaşamın.
Varolmak güzel.

Çelişkiye düşüyorum birden bir ısırığıyla sineğin.
Ölüm çağırıyor yalnızlığımda kendi sofrasına beni
Sonsuz bir karanlığın ortasındaki
Hazin bir suskunluğa mahkum bir sona gittiğini bilmek ne kötü.

Onurumla yaşadım.
Onurumla ölmeyi başarabilecek miyim bakalım...

**************************
*************************

Ve ikinci gece... Yine gökyüzü yine ben yine sivrisinekler ve içimde deli mavi bir çocuk...



Yine umutlar yangında
Yine ateşlere tutsak sevdalardayım.
Ve beklenen gün çok çok uzakta bizlerden
Çünkü zamansız gidişleri yaşamakta ömrümüz.

Dalgalar vuruyor yüreğime
Suskunlukta boğulmuş, binyılların karanlığında kalmış gönlüme.
Avuçlarım terli yüzüm serinlikte
Üşümekte kulaklarım
Annemin kokusunu özler olmuşum
Babamın gülen yüzüyle seslenişini bana
Ve kızkardeş dolusu bir evde
Kendi çocukluğumdaki ağlamayı ve susmayı bilmez halimi özlemişim
Kavgaları, sürtüşmeleri ve yumurtanın kalan kısmını paylaşamazken
Kendimi içinde bulduğum o kardeşlik dolu çekişmeleri.

Uzanıyor ellerim yitip giden sevdalara kavgalara
O zorlu ve büyük mücadelelerde yüreğini ortaya koyan
Çekingen çocuğu arıyorum içimde.
Evet.
Gözlerim seyredalarken yıldızları
İçeride geçmişi özlemekteyim
Çocukça ve kederli bir düşte...

****************************************

Üçüncü gece... zemin sert... sırtım üşürken içimde bir acı hasret hissetmekteyim yine...



Anlamak güç
Ve garip şeyler olmakta
İnsan insana uzak
İnsan insanın acılarına yabancı

Türküler susmuş
Duygulara çalınmış kara lekeler
Ve ezilmiş hislerle
Sevinçler bile
Gizliden gizliye yaşanmakta .

Mutlu olmayı
Avuçlarındaki bozukluklarda bulan çocuk
Yok artık içimizde
Ve kanayan bir yaradır yalnızlığımız...

************************************************

Dördüncü gece... Yorulmuşluğun yükü omzumda ve bulutlar hızla yol almakta gecenin karanlığında verip sırtını rüzgara...



Konuğun olmak isterdim
Konuk olmak sana ve sana ait sözcüklere.
Yakın durmak yüreğindeki sıcağa
Bir çıra tutuşturup içindeki ateşten
Kızıla boyamak bir alevle ve yangınlar ortasında bulmak kendimi.

Bir çiçek demeti olsun diye ellerimde
Sana sunmak için yüreğimden
Geçmişten, soğuktan, ölümden ve yaşanmışlıkların izinden
Doğan günden, güneşte filizlenen umutlardan


Nedir yitirdiğimiz dünde
Ve nedir sürükleyen bizi
Böyle bir paylaşımda kendini bulmaya...

Anlamak ne de zor
ve ne garip bir hayat değil mi?
Tıpkı Neruda"nın söylediği gibi...

İnsan,
Şairane bir çelişkidir....


***************************
Yine dördüncü gece ve geçmişten gelen acılar sancılanmakta her yerimde...




Kendini ararken bir aşkın içinde
Bambaşka bir hüzne gömüldük zamanın içinde.
Parçalanan anlamlarda bulduk kendimizi
Sanki hayat dünkü bizde biçimlenen hayat değil bu gece
Sanki biz değildik yaşayan o geçmişi

İzler kalmış ama bizler değişmekteyiz
Ne kadar hızlı ve çabukça yadsınmakta dün
Ve herşey daha da maddi bir gerçeklik kazanmakta.

Duygular kırgın ruhumuz yitik
Bir kaybolmuşluk hissi yaşamaktayız
Bu yoksunluk çağının içinde.
Neydi sevgi?
Aşk neydi?

Sorgulamaksızın geçen tek bir an var mı kendimizde
Siilikleşen solgunlaşan güzellikleri?
Doğru olan nedir?
Arıyor gözlerimiz arıyor belki de hiç bulunmayacak olanı.
Hiç susmayacak yumuşak bir ses istiyor kulaklarımız
Ve yüreğimiz
Snosuz, büyük, derin ve coşkulu bir aşkı.

Her insan gibi...
İçinde sevgiye muhtaç sevgiye aç bir çocuk taşıyan....



*********************************

Bir karanfil dolusu güzellikler ortasında birbaşına duran
Kırmızı bir gül idi aşk.
Ve bitmiş bir aşka verilen son demet idi ellerimle uzattığım sevgiliye
Ama ne gariptir ki
Ömrümün ilk çiçekleriydi
Yüreğimde çiçeklenen sevgi bahçesinden derip sevgiliye sunulan.

Ve şimdi,
Korkular sarmalamış bir de kaçma isteği.
Güvensizlikler içinde kafakarışıklığı yaşamaktayım.
Neyi ister neyi arzularım bu fani fenalıkta bilemiyorum

Pişmanlıklara gebe bir ömrün ertelenmiş yaşanmışlıklarının
İç burkan boyun büküklüğüdür mahkumu olduğum
Bir ölümün kıyısındayım şimdi
Tam da alışmışken hayata ne büyük bir acıdır
Giderayak söylemek hayata ve aşka dair türküleri.


Yaşayamadıklarımla avunmak zorunda ölümüm...

Ve şimdi karanlık gölgeler büyüyor ufukta
Gün batımı ve geceyi yaşıyor bedenim...


***************************************


O deniz kıyısında oturan ben
Ne büyük kavgalardan
Ne büyük yaralar alarak gelmiştim biliyor musun?

Belki de bunu görmüştün kederle çizgilenen gözlerimde
Ve belki de bu yüzdendi bana karşı hissettiğin yakınlık...

Bir yanımda kızıllığı devrimin ve özgürlüğün renginde açan çiçekler
Öte yanım tutsak olmuş gericiliğin zulmün ve tükenmişliğin pençelerinde.

Çocuk düşlerim vardı büyüttüğüm bir köklü çınar gibi
Ama ben büyüyemeden kalakalmıştım ışıksız gölgelerde.
Yaban ve asi idim dünyaya ve hayata karşı.
Ve herşey ne kadar da saf, el değmemiş ve güzeldi
Yüreğimde anlamlanan yansımalarıyla.

Günden güne kararan bir yürekte bile çoğalabilmişti sevinçler
Ve hep kendimdendi sunduklarım yaşama
Kendimi paralarcasına verdiklerimden ibaretti yitirdiklerim....

Hayatı geç tanıyan bir çocuk kalmış geçmişin gölgesinde büyümeksizin
Yüreği yaralı duyguları incinmiş
Yalanlarla örülü bir dünyada silahsız ve savunmasız
Yalnız bir çocuk.

Geçmiş ne de acı.
Kısık gözlerle bakabiliyorum ancak
Uzaklardan gelen belli belirsiz ışıklara.

Payına düşeni alıyor musun cesaretle
Umutsuzluğa düşmüş bir çocuğun kısılmış gözlerinde
Çoğaltabilmek için yeniden
Yaşam denen umudu...

************************************

Geçmişimden bir gölge beliriverdi aniden
Uykuya yüz tutmuş halime inat
Yarı gerçek yarı sanrı bir düşte
Gözleri ve yüzü karanlığa gömülü bir kadın silüeti
Kapıyı aralayıp girerken odama
Patlayıverdi içimde bir acı çığlık
Acı acı ağladım
Geçmişimden aralanan o kapıdan giren kadını görünce.


**********************************

Oktay Çaparoğlu
01.09.2009-04.09.2009
Yeni Foça - İzmir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder