8 Eylül 2009 Salı

HRANT DİNK ANISINA YÜZYIL GECİKMİŞ BİR ÖZÜR…


HRANT DİNK ANISINA YÜZYIL GECİKMİŞ BİR ÖZÜR…

Söylenecek çok söz yok…

Tarihi ile yüzleşmemekte ısrar eden bir toplumsal yapı, böylesi acımasızlıklara gebedir.
Geçmişi doğru anlamadan kavramadan bilimdışı provakatif söylemler üzerine kurulu söylemlerin ardı sıra tek bir bilgi kırıntısı bile içermeyen beyinleriyle gidip kendini aşağılık zavallılar durumuna düşüren bir yapı işte bu tarihinden korkmanın ürünüdür.

Ermenilere kıydık. Dersim, Ağrı Katliamlarını, Sivas’ı Maraş’ı, Gazi’yi, 6-7 Eylül’ü Varlık Vergisi’ni ve mübadeleleri o denli rahat içi acımadan hiçbir insani vicdani değere duyguya yer bırakmadan uygulayan bir iktidar örgütlenmesinin çocuklarıyız..

5 Milyon Kürd’ü zorunlu olarak göçe tabi tutan ve savaştan başka hiçbir açılıma yanaşmayan şiddet kültürü ile yoğrulup topluma da bu kültürü yayan bir iktidar örgütlenmesinin çocuklarıyız.

Hak ve özgürlük deyince Terörizm anlayan, insan hakkı deyince bölücülükten bahseden, Kürt’ten, Arap’tan, Ermeni’den Rum’dan, Hristiyan’dan ve Alevi’den öcü gibi korkan, bu isimleri küfür niyetine kullanan, kendini dayanaksız bir biçimde yüce olarak tanımlarken, binlerce yıldır ortak bir coğrafyayı paylaştığı insanları böylesine iftira-karalama-yalan bombardımanına tutan nesiller yetiştirdi bizi…

7 Alevi öldürenin yahut 1 komünisti öldürenin cennete gideceğini, Alevi ve hristiyanların malının, ırzının, namusunun ve canının helal olduğunu, onlara uygulayacağı vahşeti ise cihat olarak adlandırarak ebedi saadete ereceğini düşünenlerle çoğaldık bu ülkede…

Sevgi nedir bilmeden düşmanlık ve kin duvarlarını daha ilkokulda çevresine ören, sınır komşularını, kendinden olmayan halkları ‘Bu ülkede gözleri var’ Bizi parçalamak istiyorlar.’ paranoyası ile Türklüğüne ve müslümanlığına başat tehlike olarak gören bir zihniyetin egemenliği altında çocuklarımız.

Darbelerin gölgesinde silahların gölgesinde provakasyonların gölgesinde suikastlerin gölgesinde yaşamaya mahkum edilmiş korku toplumunun fertleri olarak yaşamakta çocuklarımız…

Kendi kimliğini tüm bağımlılık ve ekonomik kölelik ilişkilerine rağmen üstün ve ari ırk olarak adlandırırken, başka uluslara ırkçı, emperyalist uşağı diyecek kadar kendinden bi haber bir aydıncık duruşunu kendine örnek alan insancıklar topluluğuyuz.

İşimiz zor Etyem Mahçupyan. Çok zor.

Tüm bunlar kendi kendine olsa idi, zaten zayıf olan toplumsal belleğimize bir operasyon uygulayıp geçmişin kötü izlerini silerdik.

Öyle değil mi ya Susurluk’u bu kadar çabuk unuttuk. Öyle değil mi ya darbelerin hesabı duruyor ortada. Öyle değil mi ya kirli ilişkilere bulaşan eli kanlı katiller bir anda kahramanlarımız olabiliyor.

Hepimiz birer Ermeniyiz….

100 yıl geç kalmış bir slogan.
100 yıl sonra seslerini biz Türklerin de duymanın onurunu yaşattık Ermenilere.
100 yıl geç kaldık bağışlayın bizi.
100 yıl daha kaybetmemek için,
Özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi için
Irk esasına değil insan unsuruna dayalı bir geleceği yaratabilmek için
Silah seslerinin değil oynayan çocukların haykırışlarının kuş cıvıltılarına karıştığı bir ülke için
100 yıl daha beklemeyelim.
Tükeniyor dünya, tükeniyor insanlığımız…
Her defasında biraz daha kirli biraz daha lekeli biraz daha başı eğik olacağız.

Ermeni dostlarımız!
Ki siz değil miydiniz bize insanlığı, medeniyeti, zanaatı, şehirleşmeyi, mimariyi, sanatı, birlikteliği, hoşgörüyü, dostluğu ve sevmeyi öğretenler…

Siz değil miydiniz bir dilim ekmeği bölüşüp, komşu komşu huzur içinde birlikte yüzyıllarca yaşadığımız canlarımız…

Ne oldu böyle…

Canlara nasıl da kıydık…
Nasıl da seyirci kaldık kıyanlara…
Nasıl da sustuk…

Giden cana değil ırkçı propagandalarla zehirlenmiş zihinlerdeki bulanıklıkla
gidenlerden kalan mallara nasıl da tamah ettik…

Hangi vicdan, hangi insanlık, hangi dürtüdür bu?
Nedir bu kıyım makinelerine dönmüş vahşetin yüzümüzde iz bulan ifadesi…

Acınız yüreğimizde 100 yıldır…
Haberimiz yoktu kusura kalmayın… Yeni farkettik…
100 yıl sonra… Bir 100 yıl daha sürmesin diye bu anlamsız kin bu temelsiz düşmanlık…

Özürse özür ölen her can için…
Özürse özür yok edilen, silinen bir tarih, bir kültür, bir kimlik için…
Milyonlarca kez özür…
Utancımızla yaşadık 100 yıl…
Nasıl yaşadık nasıl bastırdık sesini vicdanımızn…

Toplarken kafataslarını toplu mezarlardan,
Akarken kızıl kanlarla derelerimiz…

Bunlara şahit olan atalarımız nasıl dayandılar, nasıl direndiler haykıran vicdanlarına…

100 yıl geç kaldık ama
Tekrar tekrar haykırıyoruz….
Kıvançla, mutlulukla….

Hepimiz inadına birer Ermeniyiz…


Oktay Çaparoğlu

(Hrantımızın katledilişinin 1. yılında etyen mahçupyan a attığım maildir…)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder