8 Eylül 2009 Salı

AKP VE SIYASAL REJIMI ANLAMAK…

AKP VE SIYASAL REJIMI ANLAMAK…

http://www.yenitoplum.org/ytp/yazar.asp?yaziID=183


Son bes yili, önceki onlarca yildan kopararak anlayabilmek mümkün müdür?

Bu ülkede iktidar sahipleri, sermaye gruplari ve militarist oligarsi, NATO üyeliginden 1990lara kadar (ki o birlige üyeligin kendisi dahil) artik siyasal-politik-ideolojik yönsemesini tamamen ve hiç bir sadakatsizlige yer vermeden Sovyetler Blogu karsisinda Kapitalist-Emperyalist sistemin yeni öncüsü ve lider gücü olan ABD'nin çikarlari dogrultusunda gerçeklestirmislerdir. 1990lardan sonra Dogu Blokunun çökmesi ve reel sosyalizmin yenilgiye ugramasindan sonra da mevcut tercihini hiçbir sapmaya mahal vermeksizin sürdürmüstür. O nedenle AKP tipki 1946'da kurulan DEMOKRAT PARTI gibi gayet reel ve sürecin zorunluluklarindan dogan normal bir sonuçtur. Demokrat Parti iktidari dönemine gelen süreçte ALMANLARA yaranmak adina ülkede uygulanan YAHUDI DÜSMANI politikalarindan tutalim da, sonrasinda MARSHALL YARDIMLARINI alabilmek adina onca yillik uluslararasi stratejik ortagini satarak ona savas açan ve ardindan yeni emperyalist bloktaki anti-komünist rolünü oynamaya baslayan 'TAM BAGIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜK' paradigmasina ragmen gerçekte tamamen emperyalizme bagimli ve onun Ortadogu ve Önasya'ya uzanan bir karakolu görevini üstlenen bir siyasal rejim ve ekonomik politika tercihini anlamdan süreci dogru anlamlandiramayiz.

Siyasal rejimin niteligini ortaya koyabilmek ve bir çikis yaratabilmek için özetle;

'Dilden korkan, türbandan korkan, namazdan korkan, semahtan korkan, sarkidan türküden korkan, renklerden korkan, siirden, yazidan, resimden özetle sanattan korkan, farkliliklari TEHDIT olarak algilayan, insanlarin düsünsel aydinlanmasindan tartismasindan birlikte hareket ederek hak ve özgürlüklerini savunmasindan ve bu amaçla örgütlenmesinden korkan, EMEK düsmani bir rejimin ürettigi yalanlarla, sahte gündemlerle ideolojik yanilsama ve manipülasyonlarla mücadele etmek için, bir düsünsel tartisma platformu ve politik mücadele hatti yaratabilmek...'

Olaylara akilci ve vicdan sahibi gözlerle bakan ve dünyayi anlarken onun ekonomik-politik-askeri-bölgesel güç dengeleri baglaminda ele alan herkes, çeliskinin özünün sinifsal oldugunu, asil meselenin kaynaklarin bölüsümü meselesi oldugunu ve özü itibariyle KAPITALIST-EMPERYALIST sistemin KÂR güdüsü ile hareket ederek dünyayi bir SÖMÜRÜ-YAGMA-TALAN-SAVAS-ÖLÜM-YIKIM ve ÇATISMA cehennemine çevirdigi gerçegi oldugunu bilir. Ve bu dogrultuda büyük roller üstlenen ÇOK ULUSLU SIRKETLERIN,az gelismis ve gelismekte olan ülkelerin ilk elden EKONOMIK ardindan SIYASAL yapisini nasil KISKAÇ altina aldigini ve bir AHTAPOT gibi dünyayi nasil sardigini görür.

Korkularla, yalanlarla, yapay gündemlerle, düsmanliklarla, etnik-kültürel ayrismalarla temel çeliskinin üstünü örten ve yalnizlasmis bir toplum yaratma kaygisi ile insanlar arasinda güvensizlik-çatisma-öfke-kin ve husumet duygularini yaratan egemen güçlerin KIMLERIN ÇIKARLARINA hizmet ettigi açiktir. Bu ülkede KEMALIZM adi altinda EMPERYALIZM yanlisi politikalar mesrulastirilmistir. AMERIKADAN VE ISRAILDEN baska dostu ve seveni (KI BU NASIL SEVMEKSE) olmayan, sinirlarina 1 milyon MAYIN dösemis bir ülkedir. 'YURTTA SULH CIHANDA SULH' sözü tas heykeller üzerinde kalmis ve Türkiye tüm komslariyla sürtüsmeler yasayarak YAPAYALNIZ bir ülke haline gelmistir. Ve bu durumun sorumlusu ISRAILI TANIYAN AMA CEZAYIRIN BAGIMSIZLIGINI TANIMAYAN, ABD ÇIKARLARI IÇIN KÖRFEZ ÜLKELERINE AMBARGO UYGULAMAKTAN KORE'YE SOMALI'YE AFGANISTANA SIMDI DE BILMEM HANGI OKYANUSA ASKERLERIMIZI YOLLAYAN uluslararasi POLITIKA VE ILISKI tercihlerini yapanlardir.

Bu tercihleri o veya bu siyasi partiye yüklemek anlamsizdir. Çünkü her ne kadar TAM BAGIMSIZLIK iddiasinda olsa da resmi görüs, tercihler daha sistem kendini insa ederken yapilmis, emperyalistlere verilen taahhütler gizli ve açik anlasmalarla garanti altina alinmis, ne zaman siyasal partiler bu çizginin disina çiksa ASKERI DARBELER VE DIKTATÖRLÜKLERLE karsilasarak SIYASAL ERK durumunu yitirmistir.

Herkes bilir ki bu ülkede hükümetler, seçimlerden aylar önce ABD'DE BEYAZ SARAY'DA KADEH KALDIRILARAK kurulur. ABD'den yani EMPERYALIZMIN ÖNCÜ GÜCÜNDEN icazet almadan hiç kimse SEÇIM falan kazanamaz. Iktidar olamaz.

Dogrulari böyle koymak gerekir.

AKP de, bu ülkedeki sözüm ona ATATÜRKÇÜ ama özünde EMPERYALIZMIN HIZMETINDE olan oligarsik derin yapilanmanin ( KI BU YAPILANMA, ASKERDEN SIVIL BÜROKRASIYE, SERMAYE GRUPLARINDAN, SIYASETE, MEDYADAN SPORA,HOLDINGLERDEN EKONOMIK KURUM VE ÖRGÜTLENMELERE KADAR GENIS BIR YELPAZEDE KENDINI ORGANIZE ETMISTIR.) ITTIFAKINDAN dogmustur.

AKP, ISLAMCI falan degildir. Siyasal Islami güç odaklari agirlikta olsalar da hizmet ettigi yapi ve sistem bakimindan 'REJIMIN VE ÖRGÜTLEDIGI DEVLET AYGITININ BEKAASININ KORUNMASI' haricinde bir hedefi olmayan bir partidir. CHP’nin bir dönem ALMANCI, öteki dönem AMERIKANCI, bir sonraki dönem SOLCU, bir sonraki dönem KÜRTÇÜ, bir sonraki dönem MILLIYETÇI bir sonraki dönem SAGCI ve simdilerde DINCI olmasi gibi ( bu dönemeçler ve savrulmalar arasinda ya askeri müdahaleler ya da degisen uluslararasi ve bölgesel konjönktür vardir.) AKP de benzer politikayi izlemektedir.

Bu politik tercihin kaynaginda, toplumun ABD VE EMPERYALIZMIN çikarlari temelinde yeniden sekillendirilmesi, degisen uluslararasi dengelerin ABD lehine yeniden örgütlenmesi ve gelisen dalgaya göre onu kontrol altina alacak siyasal güçlerin SISTEMIN VE SIYASAL REJIMIN içinden örgütlenip alternatif gelisimlerin önünü kesecek biçimde sunulmasi amaci vardir.


Demokrat Parti döneminde, SISTEMIN BASKILAMIS oldugu NUR CEMAATI, Komünizmle Mücadele Dernekleri, Kibris Türktür Cemiyetleri adi altinda yeniden örgütlendirilmis, tarikatlarin da önü bizzat siyasal rejim tarafindan açilarak devletin hizmetine alinmasi saglanmistir. Bu tercihi yapan DEMOKRAT PARTI degildir sadece. Ki DP, CHP'den gelen kadrolarin kurdugu bir partidir. Tabandan olusan yeni bir hareket degildir. Bu açidan degerlendirildiginde, iktidar olan ASIL DEVLET PARTISI, kendi içinden yeni bir PARTI çikararak, döneme ve kosullara tarihsel degisimlerin ve yeni güç iliskilerinin ihtiyaçlarina yanit verecek biçimde politika degistirmistir. SOSYALIZM karsisinda emperyalizmin hizmetinde kitlelerin yeni bir alternatif ve çikisa yönelmelerinin engellenmesi amaciyla bir RAHATLAMA ve MILLI SEFLIK dönemi uygulamalarinin yarattigi toplumsal basinç, öfke ve patlama riskinin ortadan kaldirilmasi amaçlanmistir.
***
Ülkemizde iktidarlar, provokasyonlarla, iç çatismalarla, sabotajlarla, katliamlarla, aydinlarin ve muhaliflerin katledilmesi-susturulmasi-
iskenceden geçirilmesi ve gözaltinda kaybedilmesiyle ancak kendini koruyabilmistir.

Gücünün yetmedigi yerde ise ASKERI DARBELERLE, MÜDAHALELERE, MUHTIRALARA ihtiyaç duymuslardir.

Her kosulda bedel ödeyen de bu ülkenin tüm kahrini çeken ISÇILER, KÖYLÜLER, MEMURLAR, EMEKÇILER, ESNAF VE ORTA SINIFLAR olmustur.

Sömürü ve talan çogalmis, ülkenin ekonomik kaynaklari emperyalizmin yagmasina açilmis, sefalet, yoksulluk ve issizlik artmistir.

27 Mayis 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinde görev alan generallerin daha sonralari emekli olduktan sonra TÜSIAD ÜYESI HOLDINGLERDE YÖNETICILIK GÖREVLERINE getirilmesini bu açidan anlamak gerekir.

DEVLETIN BEKAASI VE MILLETIYLE BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜGÜ adina KÜRTLERE, ALEVILERE, AZINLIKLIKLARA karsi ASIMILASYONDAN INKÂR POLITIKALARINA, KIYIMLARDAN, DEVLET HIZMETLERINDEN GERI BIRAKMAYA kadar bir çok yasak ve zulüm uygulanmistir. Toplumda ALEVI VE KÜRT DÜSMANLIGI her dönem SISTEM tarafindan DIRI tutulmus AZINLIKLAR DA ayni yöntemlerle BASKI ALTINA alinmistir.

Tüm bunlar da MUKADDESATÇI-MILLIYETÇI ideolojik argümanlar kullanilarak yapilmistir. Öznesi kimdir diye sorarsak TAN GAZETESI BASKININDAN 6-7 EYLÜLe onlarca provokasyon, katliam ve kiyimi toplumu sindirmenin ve itaate zorlamanin zorunlu kosulu olarak gören KEMALIST etiketli AMA ÖZÜNDE EMPERYALIZMIN HIZMETINDEKI DERIN YAPILANMA ve onun MILITARIST DIKTATÖRLÜGÜdür. Tüm bu faaliyetler EMPERYALIZM çikarlarinin korunmasi için yürütülmüstür.
Vatanini, milletini, devletini seven bir iktidar, önce bu ülke topraklarinda yasayan milyonlarin mutlulugunu, refahini, özgürlügünü, haklarini düsünmek durumundadir. Çogunlugun perisan ve mutsuz, küçük bir grubun ise lüks ve mutluluk içinde saltanat sürdügü bir ülkede hiç kimse BU DEVLET AYGITININ VE IKTIDAR SAHIPLERININ BU ÜLKENIN VE HALKININ HIZMETINDE OLDUGUNU iddia edemez.

Darbe hukukuyla süregiden ve darbecilerin yargilanmayi birakin bizzat anayasa tarafindan korundugu bir ülkede AKP gibi bir SONUÇ ile ugrasmak ne kadar anlamlidir bilmiyorum. AKP, tüm bu yukarida sözünü ettigim süreçlerden dogan ve KEMALIST oldugu iddiasi tasiyanlarin ISLAMI SERMAYE ile kurdugu ortaklik ve gizli pazarliklar sonrasinda örgütleyip piyasaya sundugu bir NEOLIBERAL partidir. Ve dogru tavir bir bütün olarak topyekün sistemin reddi ve ondan bagimsiz bir alternatif arayisidir.

Kürt meselesinin artik iyice ülkemiz siyasetini ve ekonomisini zorladigi, statükocu militarist çözüm anlayisinin çikmaza girdigi, ekonomik darbogazin ülkeyi çok ciddi sorunlarla karsi karsiya biraktigi, ithalat, dis açigin ve borçlanmalarin inanilmaz boyutlara geldigi bir süreçte, toplumun susturulmasi, sindirilmesi, içindeki öfkenin teskinlestirilmesi için bir SIPAP islevi görmektedir AKP… Ezilenlere umut olmustur ve DEGISIM yaratacagi vaadleriyle görsel boyutta sekli bir çok açilim yaparken, pratik anlamda elle tutulur bir olumluluk yaratamamistir.

Ürettigi çözümsüzlükler sayesinde onlarca yildir ülkeyi istedikleri gibi yöneten emek düsmani ve halkina yabanci iktidar sahipleri, simdi bu çözümsüzlügün bataginda kendileri debelenmektedirler. Ve ülkemizde ciddi bir IKTIDAR PAYLASIMI VE YÖNETEMEME sorunu basgöstermistir. Bunu Marksist açidan degerlendirirsek rejimin asilmasi açisindan bir DEVRIMCI DURUM sökonusudur. Fakat emekçiler, tüm bu süreçlerin tamamen disinda durmakta ve tek söz söyleyememektedir ülkesinin ve kendisinin gelecegine dair.

Öyle ya, darbelerde ilk dokunulan, isçi ve emekçilerin mücadele ve emek örgütlenmeleri olmustur. Emekçilere, isçilere ÖRGÜTLENME hakki bile çok görülmüs, hak arama mücadelesinde insanlik onurunu ve emegini savunurken karsisina DEVLETIN ASKERI VE POLISI dikilmis, sendikacilar katledilmis, iskencelerden geçirilmis ve hak arama bilinci KORKUYLA sindirilmeye ve yok edilmeye çalisilmistir.

Bu gerçek apaçik göz önündedir.

12 Eylül darbesinden sonra SERMAYE GRUPLARININ VE HOLDINGLERIN kârlari yüzde BINLERE varan oranlarda artmistir.

Emperyalist isbirlikçisi sermaye ve onun hizmetindeki DEVLET aygiti, onlarca yildir bu politikalarla ülkede AT KOSTURMUSTUR.

Bu çözümsüzlügün asilabilmesinin tek kosulu TOPLUMSAL BIR DEGISIM VE DEVRIMIN gerçeklestirilebilmesidir.

Ordunun, askerin, polisin, devletin ve tüm devlet kurumlarinin HALKIN ÜSTÜNDE degil HALKIN HIZMETINDE oldugu bir siyasal-ekonomik rejimin kurulmasi tek kurtulus yoludur.

Bu ise NE SERIATLE NE DE DARBE ile gerçeklestirilemez.

Sosyal bir ekonomik model ve DEMOKRATIK bir siyasal rejimin örgütlenmesi tek kurtulus yoludur.

Ve tekrar edeyim.

AKP ile ugrasmak, sorunun görünen yüzü ile ugrasmaktir. Ve 'AKP GITSIN' söylemi, bir aymazligin ifadesidir, çeliskinin özünü örtmektir. Emekçilerin ve isçi sinifinin sömürüsüz, sinifsiz, sinirsiz,ayrimsiz esit ve özgür bir dünya idealine ihanettir.

Çünkü AKP, tüm bu çeliski ve çözümsüzlüklerden ve iktidar sahiplerinin artik süreci IDARE EDEMEZ-YÖNETEMEZ-ALTINDAN KALKAMAZ olduklari bir noktaya getirmelerinden dogan bir SIYASI VE IDEOLOJIK MANIPÜLASYON ÖRGÜTÜDÜR. Siyasi bir 'PARTI' bile degildir.

AKP GIDICIDIR. Bunu kendileri de biliyorlar. Yerine yenilerini örgütlemeye basladilar bile.

O zaman da o yenilerle mi ugrasacagiz.

'SOSYALIZM GELECEKSE BILE ONU BIZ GETIRIRIZ' diyen bir zihniyetle yöneltiliyor bu ülke. Yani SERIAT gelecekse onu AKP degil, EMPERYALIST-KAPITALIST sitemin bekçiligi, savunuculugu rolünü büyük bir ustalikla sürdüren sözünü ettigim DERIN YAPILANMA getirecektir. Ve bunu MÜSLÜMANLAR IÇIN degil EMPERYALIZMIN VE SERMAYE SAHIPLERININ ÇIKARLARI GEREKTIRDIGI için yapacaktir.

Bu ülkede siyasi partilerin özünde bir IHALE partileri oldugunu ve derin güçlerle yaptigi pazarliklar sonrasinda 'SISTEMIN ÖZÜNE DOKUNMAMAK' karsiliginda istedigi 'YAGMAYI VE TALANI' gerçeklestirme hakkina sahip oldugunu hergün ortaya dökülen YOLSUZLUKLARDAN, HORTUMLAMALARDAN, VURGUNLARDAN ve HIRSIZLIKLARDAN anlamak mümküdür.

Mahir Kaynak ‘ÇOK DESMEYIN, KURCALAMAYIN. BU ÜLKENIN TARIHI PISLIK DOLUDUR, DESTIKÇE KOKUSU DAYANILMAZ HALE GELIR. ÇOK SUÇ ISLENMISTIR’ gibi bir laf etti geçenlerde.

Iste o pislikledir bizim isimiz. O pisligin vücuda getirdigi ve bir yikamayla temizlenecek örgütlenmelerle degil.

O pislige dokunabildigimiz gün, ülkemizin de kurtulacagi gündür. Ve emperyalizme açik tavir konulmadan bu basarilamaz.

Sadece pisligin yarattiklariyla degil kendisiyle de savasmaktir dogru olan.

Bozuk düzenin bozuk çarklariyla ugrasarak çözümsüzlüklerin kaynagini yanlis yerde aramaktansa, düzenin kendisini EMEK ve INSAN'dan yana EVRENSEL bir bakis açisiyla masaya yatirmak en dogru tercihtir. AKP de, bozuk düzenin devamliligini saglamak için, ülkedeki gizli iktidar ve güç odaklarinin ittifakiyla HÜKÜMET OLMA ihalesini alan SISTEM tarafindan beslenen ve desteklenen bir dislidir.

Kulak vermemiz gereken ve cumhuriyet rejimi tarafindan 'YASSAHLANAN, ve hatta 'Türk' olmasina ragmen TÜRKÇE kitaplarinda ve TÜRK DILI VE EDEBIYATI bölümlerinde bile SANSÜRLENEN VE YOKSAYILAN bir asi ozanimiz var tam da bu noktada.

Yüzyillar öncesinden sesleniyor PIR SULTAN ABDAL;
'BOZUK DÜZENDE SAGLAM ÇARK OLMAZ'...


Sevgiyle…

Oktay Çaparoglu


28,02,2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder